Lefkoşa Tarihi

Lefkoşa Şehri kurulmadan önce, şimdiki şehrin güneybatısındaki Ayia Paraskevi ile Ayia Omologia olarak bilinen tepelerinin bulunduğu bölge ile Pedios Deresi’nin (Kanlıdere) kıvrımı içerisinde Eski Tunç Devrine (M.Ö 2500) ait bir yerleşim yeri vardı. Bu alanda yapılan arkeolojik kazılarla çeşitli mezarlar ile çanak çömlek kalıntıları ele geçmiştir.
M.Ö VII, yüzyılda şimdiki Lefkoşa şehrinin güney batısında Lidra (Ledra) veya Lidu isimli başka bir kent bulunuyordu. M.Ö 312- 285 yıllarında Mısır Kralı I. Ptolomy’nin oğlu Leucus (Levkon-Levkos), Lidra kentini, Kanlıdere’nin (Pedios) etrafına, yani bugünkü olduğu noktaya taşır ve şehir genişleyip büyümeye başlar. Günümüz Lefkoşa’sında Lüzinyan, Venedik, Osmanlı ve İngiliz Sömürge Dönemine tanıklık etmiş, başkentin zengin tarihini yansıtan çok sayıda eser bulunmaktadır. Tarihi süreç içinde Lefkoşa şu isimler ile anılmıştır; Ledra (Lidra), Levkotheon, Kermia, Lefkon ve Levkosia. Kentin adı Fransızca’dan İngilizceye Nicosia olarak aktarılmıştır. Lefkoşa, Bizans Döneminin sonundan başlayarak günümüze kadar Kıbrıs’ın değişmez başkenti olarak kalmıştır. Bizans Döneminin ilk yıllarında Kıbrıs’ın başkenti Baf ile Salamis’te yeni kurulan Constantia kenti idi. Ancak bunların M.S 647 yılında başlayıp yaklaşık 300 yıl devam eden Arap akınları sonucu yıkılmalarlyla, Kıbrıs’ın idari merkezinin, adanın daha güvenli olan iç kısımlarına taşınması düşünülmüştür. Nitekim Lefkoşa’nın güvenli bir yer olduğuna hükmedildiğinden, Lefkoşa’nın başkent olmasına karar verilmiştir. Böylece Bizans Dönemi’ nin sonlarından başlayarak Kıbrıs’a Vali olarak gönderilen Bizanslı dükler, Templar Şövalyeleri, Lüzinyan ile Venedik Kralları, dükleri ve lordları, Osmanlı Valileri ve nihayetinde İngiliz Sömürge Yönetimi Lefkoşa’yı Kıbrıs’ın başkenti olarak kabul etmişlerdir.
Lefkoşa’nın yaklaşık olarak 4500 yıllık bir geçmişinin olduğu göz önüne alındığında, bu özelliği ile adadaki en uzun süreli yerleşim yerlerinden biri olduğu anlaşılmaktadır. Başkent Lefkoşa’nın en önemli ziyaret yerleri hiç kuşkusuz Eski Lefkoşa olarak da tabir edilen surlariçindedir. Önceleri Luzinyan Döneminde daha sonra Vendik Döneminde inşası devam eden, yaklaşık 4.5 km’lik şehir surları ile çevrili olan Eski Lefkoşa’da 11 Burç ve Kuzey’de Proveditore (Girne) Kapısı, doğuda Giuliano (Mağusa) Kapısı ve batıda ise Domenico (Baf) kapısı olmak üzere 3 ana giriş kapısı bulunmaktadır. Lefkoşa’nın tarihi suriçine kuzeyden tek girişi sağlayan Girne Kapısı günümüzde Turizm Enformasyon Ofisi olarak kullanılmaktadır. Hemen yakınlardaki XVII. yüzyılın başlarında inşa edilmiş olan Mevlevi Tekkesi’nden gelen ney sesi karşılar sizi. Bir şehri tanımanın en iyi yolu onu adım adım gezmektir. Sanki bu söz Lefkoşa için söylenmiş. Her adımda tarihi bir eser veya kültürel dokunun hoş bir sunumu sizi karşılamaya hazır. Girne Kapısı, Mevlevi Tekkesi, Sarayönü Meydanı, Dikilitaş, Büyük Han ve gotik mimarinin şaheserlerinden Selimiye Camisi (St. Sophia Katedrali). Yaklaşık 800 yıl süreyle Kıbrıs’ın başkenti olan Lefkoşa, günümüzdede bu konumunu sürdürmektedir.