İstanbul kulelerindeki ilginç hikayeler!

Bugünlerde manzaranın büyüsüne kapılıp bir çay içmek için uğradığımız yerler arasında olan İstanbul’daki meşhur kulelerin aslında hangi amaçlarla inşa edildiğini duyunca oldukça şaşıracaksınız. Kız Kulesi’nden Galata Kulesi’ne birçok kuleye ev sahipliği yapan İstanbul, aynı zamanda bu kulelerin efsanelerine, yaşanmışlıklarına ve hikayelerini de ev sahipliği yapmakta. İşte dünden bugüne İstanbul kuleleri
1-Galata Kulesi: Dünyanın en eski kulelerinden birisi olan Galata Kulesi’nin yapılış tarihi yaklaşık 528 olarak biliniyor. Bizans döneminde “Büyük Kule” olarak isimlendirilen Galata Kulesi, 4. Haçlı Seferi’nde tahrip olunca bu kez Cenevizliler tarafından tekrar inşa ediliyor ve “İsa Kulesi” olarak anılmaya başlanıyor. Ancak bu kadarla da kalmıyor ve bu kez kule 1509 yılında meydana gelen depremle büyük zarar görüyor. Bu dönem Osmanlı topraklarında olan kule, ünlü mimar Hayrettin tarafından yeniden yapılandırılıyor. Kanuni Sultan Süleyman döneminde tersanelerde çalıştırılan Hristiyan esirler için hapishane olan kule, Sultan III. Murad döneminde ise rasathane olarak kullanılıyor.

Galata Kulesi aynı zamanda 17. yy’da takma kanatlarla uçmayı başaran ilk insan olan Hazarfen Ahmet Çelebi’nin ilk denemesini yaptığı kule olma özelliğini de taşıyor. Daha sonra İstanbul’da çok sık yangın felaketinin olmasıyla 1717’de kule yangın kulesi olarak kullanılmaya başlanmış ama ne acıdır ki 1797’de kulenin kendisi de bu yangınlardan nasibini almış ve büyük bir kısmı hasar görmüş. Bu da yetmemiş 1831’de tekrar bir yangına maruz kalıp, 1875’te de şiddetli bir fırtına sonucu sivri külahı devrilen kulenin bugünkü görünümüne 1965’te başlayıp 1967’de sonlandığı biliniyor.
2-Kız Kulesi: Antik Çağ’da küçük kale anlamına gelen “Arkla” ve dana yavrusu anlamını taşıyan “Damialis” olarak anılan Kız Kulesi’nin tarihi çok eskilere dayanıyor. Milattan önce 410 yılında Atinalı bir komutan tarafından, Boğaz’daki gemileri denetlemek amacıyla inşa ettirildiği bilinmektedir. Önce askeri hizmet veren bu kule, milattan önce 341’de Yunan komutan, eşi için kulede anıt mezar yaptırınca kulenin yavaş yavaş romantik bir misyon kazandığını görebiliyoruz. Ancak kulenin yeri şehrin savunması açısından için kritik noktada olduğundan, 1143-1178 yıllarında hükümdarlık yapan İmparator Manuel Comnenos tarafından bir kez daha askeri hizmet amaçlı kule yaptırılıyor. İstanbul fethedilirken, Venediklilerin kuleyi üs olarak kullanması nedeniyle burayı yıktırıp yerine küçük bir kale yaptırmayı tercih eden Fatih Sultan Mehmet, burayı daha çok gösteri platformu olarak kullanmayı tercih ettiğini burada düzenlemiş olduğu eğlencelerden rahatça anlayabiliyoruz. Çevresi sığ olan bu kuleye, 17. yüzyılda bir de fener ekleniyor ve kule deniz fenerine dönüştürülüyor. Ancak 1719’da kulenin fenerindeki yağ kandili rüzgâr yüzünden etrafı tutuşturunca iç kısmı ahşap olan kule yanıyor ve altı yıl sonra Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tekrar burayı restore ettiriyor.

Kız Kulesi’nin Osmanlı’nın çöküş döneminde vermiş olduğu hizmetse çok farklı. Bu dönemde ilk olarak kolera salgınında daha sonra ise veba salgınında karantina hastanesine dönüştürülen kulenin, hastalıkların yayılmasını önlemek için kullanıldığı görülüyor. Kız Kulesi’nin Osmanlı’daki son büyük onarımı ise 2. Mahmut dönemindedir. Bu onarımda Osmanlı izlerini iyice taşımaya başlayan kuleye bir de yeni bir fener eklenerek tekrar deniz feneri haline getirilmesi sağlanıyor. Cumhuriyet Dönemi’nde çeşitli onarımlardan geçen kule 1959’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı, Boğaz’ın deniz ve hava trafiğinin denetlenmesini sağlayan bir radar istasyonuna dönüştürülüyor. Son olarak 1983-1992 yıllarında Denizcilik İşletmeleri’ne bırakılan ve ara istasyon olarak kullanılan Kız Kulesi, 1995’te yeniden onarılıp 2000’de kapılarını ziyaretçilere açıyor.
3-Dolmabahçe Saat Kulesi: Anadolu kentlerine saat kulesi yaptırmasıyla bilinen Sultan 2. Abdülhamit, kutlamalar yapmak için kullandığı Dolmabahçe Sarayı’na da saat kulesi yaptırmayı unutmamış. Orada yaşayan halkın namaz vakitlerini kaçırmaması, hava durumunu öğrenmesi ve yangınlardan haberdar olması amacıyla saray mimarı olan Sarkis Balyan’a talimat verip 1890-1895 yıllarında bu kuleyi inşa ettiriyor. Barok ve Ampir tarzda yapılan 27 metre yüksekliğinde olan bu kule, 94 basamaklı. Kemer kavislerin içinde barometreler eklenen kulede böylece hava durumları “Fırtına – Rüzgar – Yağmur – Mütehavvil – Eyi Hava – Sabit Hava” şeklinde yazılıyordu. Hatta günümüzde bile böyle yazılmaktadır.

Saatçi başı Johann Meyer Fransa’dan getirilen Paul Garnier markalı saatleri dördüncü kata, makineleri de üçüncü kata yerleştirdiğinde saat kulesi tamamlanmış oluyor. Deniz tarafındaki saatin ayrı, diğer üç taraftaki saatlerin ayrı kurulduğu Dolmabahçe Saat Kulesi’nde 1979 yılında sistemin kısmen elektronik sisteme çevrilmesine rağmen saatler hala günümüzde haftada bir kurulmaktadır. Birçok önemli tarihi olaya şahit olan bu kule yaklaşık 119 yaşında.
4-Beyazıt Kulesi: Beyazıt Kulesi de daha önceki bahsettiğimiz kuleler farksız. Sıklıkla çıkan yangınları haber vermek için yapılan kulelerden biri. Önce ahşap olarak inşa edilen kule, Cibali yangınında ve çıkan yeniçeri ayaklanmasında zarar gördüğünden dolayı Sultan II. Mahmut tarafından taş olarak yeniden inşa ediliyor. Çıkan yangınların gündüzleri sarkıtılan sepetlerle, geceleri ise yakılan fenerle haber verildiği biliniyor. İcadiye Kulesi bu işaretleri gördükten sonra top atışı yaparak yangını tüm İstanbul halkına duyuruyor. 1749’da yapılan ve günümüzde İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt kampüsünde bulunan kule, 85 metre yüksekliğinde ve 256 basamağa sahip.

Kaynaklara bakıldığında Cumhuriyet döneminde de yangın bildirmek ve meteoroloji tahminlerinin duyurulması için kullanılmış olan Beyazıt kulesi, kule yeşilse ertesi günün yağmurlu, kırmızıysa karlı, sarıysa sisli, maviyse havanın açık olacağı anlamını taşıyor. 1995’te son bulan bu uygulamaya 2010’dan itibaren yeniden başlansa da en sonunda Kule 2013’te müzeye dönüştüğü için artık bu uygulama kullanılmıyor. Bütün bunların yanı sıra Beyazıt Yangın Kulesi’nin gökyüzüne bakan dev bir Osmanlı topundan ilham alınarak inşa edildiği ve eskiden topları yukarı çevirmek barış sembolü olduğu için bu kulenin en barışsever kulelerden olduğu söyleniyor.